SARA ADAKAN / DANİEL GONVERS
MAG İSTANBUL
bİr bİna restorasyonu
19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiği düşünülen ve 1872’den itibaren Beyoğlu Sainte Elisabeth Fransız Okulu ve pansiyonu olarak bilinen binalar, zaman içinde kullanım ve ihtiyaç değişiklikleri nedeniyle bölünerek daha küçük yapıların ortaya çıkmasına neden oldu.
sokak cephesi
Bu orijinal bütünlük, aynı hizada devamlılık gösteren pencere ve cephe ögelerinin yanı sıra, bugün zar zor da olsa tanınabilen ortak bir taş tabanın varlığı ile hâlâ kendini belli ediyor. Ana cephesi Tercüman Çıkmazı boyunca konumlanan okul, iki ana bina, dört giriş ve dört geniş merdivenden oluşuyor, her katın ön ve arka cephesinde 20 m²’lik derslikler bulunuyordu. Binanın son katında hizmetlilerin odaları, bahçeye açılan bodrum katında ise servis mekânları yer alıyordu.
Genel olarak çok hasarlı durumda olan yapı ve yangın nedeniyle çöken çatısı, önemli tadilatlar gerektirdi. Tuğla duvarlar ve ahşap kirişler korumaya alınarak onarıldı. Kat planının üçte birini oluşturan heybetli merdiven, burada korunması gereken en önemli öge olarak ele alındı.
Merkezi merdiven, orijialine uygun şekilde masif ahşaptan restore edilirken, sahanlığın üzerindeki cam çatıyla binanın aşağı katlarının gün ışığından faydanlanması sağlandı. İç mekânlar, genel plan şemasında bir değişiklik yapılmadan korundu.
Bir eğitim binası olarak işlev gördükten sonra bölünerek çeşitli atölye ve depolara dönüşen bu yapı, İstanbul’un tarihi yaşam alanlarına özgü sıra evlerin tipolojiisine uygun olarak yenilendi ve bugün konut olarak kullanılıyor.
giriş kat planı
ikinci ve üçüncü katı planı
65 cm. kalınlığındaki mevcut tuğla duvarların içten uygulanan ısı yalıtımıyla desteklenmesi sonucu yapının termal kütlesi optimize edildi. Binanın soğutma, ısıtma, havalandırma ve sıcak su gereksinimleri düşük enerji tüketimine sahip, ısı geri kazanımlı teknik kurulumlarla sağlandı.
Bu restorasyon projesi, tarihi bir yapıyı onarırken çağdaş yaşamın getirdiği beklentilerin de sağlanmasında, eski inşaat tekniklerinin ve en yeni teknolojilerin birbirini uyumlu bir şekilde tamamladığını gösteriyor. Tarihi bir binanın yenilenmesi, kültürel mirasın yanı sıra çevrenin korunmasına yönelik bir eylemdir ve yenilikçi, sürdürülebilir bir şehircilik yaklaşımına da entegre edilebilir.